Dev Rüzgar Santralleri Birbirlerinin Enerjisini Tüketiyor: 'Uyanma Etkisi' Tartışmaları Büyüyor

Rüzgar türbinlerinin büyümesi ve kıyı açıklarında yoğunlaşan santral inşaatları, rüzgar hızında düşüşe ve enerji kaybına yol açarak ülkeler arası ihtilaf riskini artırıyor. Uzmanlar, "rüzgar hırsızlığı" olarak anılan bu olgunun, net sıfır hedeflerini tehlikeye sokabileceği konusunda uyarıyor.

Mayıs 8, 2025 - 16:52
Dev Rüzgar Santralleri Birbirlerinin Enerjisini Tüketiyor: 'Uyanma Etkisi' Tartışmaları Büyüyor


Açık denizlerde artan türbin yoğunluğu sorun yaratıyor
Küresel net sıfır hedeflerine ulaşma çabasıyla rüzgar enerjisi yatırımları hızla artarken, rüzgar çiftlikleri arasında yaşanan yeni bir etki gündeme oturdu: uyanma (wake) etkisi. Bu olgu, bir rüzgar çiftliğinin ürettiği enerjinin, arkasındaki rüzgar hızını düşürerek diğer çiftliklerin üretimini olumsuz etkilemesine neden oluyor. Uzmanlara göre bu etki, bazı durumlarda 100 kilometreye kadar uzanabiliyor.

Whiffle adlı Hollandalı bir şirketin araştırmacısı Peter Baas, rüzgarın türbinler tarafından emilerek rüzgar hızının düştüğünü ve bunun 'uyanma etkisi' olarak tanımlandığını belirtiyor. Rüzgarın bu şekilde zayıflaması, diğer santrallerin enerji üretiminde yüzde 10'a varan düşüşlere neden olabiliyor.

Yeni projelerle çözüm aranıyor
Birleşik Krallık'ta bu yıl başlatılan yeni bir araştırma projesi, uyanma etkisinin 2030'a kadar yaratacağı olası etkileri analiz ederek planlamalara yön vermeyi amaçlıyor. Proje lideri ve Manchester Üniversitesi İnşaat Mühendisliği araştırmacısı Pablo Ouro, “Beş yıl içinde binlerce yeni türbin devreye girecek ve bu da uyanma etkisinin daha da büyümesine yol açacak” diyor.

Ouro’ya göre, büyüyen türbin boyutları da sorunu artırıyor. En büyük açık deniz türbinlerinin her biri 18.000 ila 20.000 haneye yetecek enerji üretebiliyor; ancak daha büyük rotor çapı, daha uzun uyanma izleri oluşturabiliyor.

Hukuki ve siyasi kriz potansiyeli
Norveçli hukukçu Eirik Finserås, Norveç’teki bir rüzgar çiftliğinin uyanma etkisinin Danimarka’daki bir çiftliği etkileme potansiyelini incelediği araştırmasında, bu etkinin yasal ve siyasi krizlere yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Finserås, “Rüzgarın sahibi yoktur ama etkisi sınır ötesine taşarsa, paylaşımı da düzenlenmelidir” diyor.

Özellikle Kuzey Denizi ve Baltık Denizi'nde yoğunlaşan santral inşaatları, ülkeler arası iş birliği zorunluluğunu beraberinde getiriyor. Finserås, rüzgarın balıkçılık ya da deniz altı petrolü gibi sınır aşan kaynaklar gibi değerlendirilip ortak düzenlemelerle yönetilmesi gerektiğini savunuyor.

Yatırımlar riske girebilir
Rüzgar çiftlikleri yüksek maliyetli projeler olduğundan, enerji üretimindeki en küçük düşüş bile yatırım fizibilitesini tehlikeye sokabiliyor. Finserås, “25-30 yıllık ömürleri olan bu projelerde beklenmedik üretim kaybı, kârlılığı yok edebilir” diyerek planlama hatalarının ciddi sonuçlar doğurabileceğini vurguluyor.

Ayrıca, ülkelerin en verimli bölgeleri kapmak için acele ettiği “suya hücum” olgusunun doğaya zarar verebileceği uyarısı yapılıyor. Türbinlerin daha sık inşa edilmesi, çevresel etkilerin göz ardı edilmesi riskini de artırıyor.

Çözüm için uluslararası iş birliği şart
Araştırmacılar, bu yeni enerji paylaşım sorunlarının çözümü için Avrupa ülkeleri arasında hızlı ve şeffaf bir iş birliği gerektiğini belirtiyor. Çünkü net sıfır hedeflerine ulaşmak için rüzgar enerjisine duyulan ihtiyaç, mevcut sorunların ertelenmesini değil, acilen çözülmesini gerektiriyor.


Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI