Gelenekten Geleceğe: Hilal Fırın’ın Lezzet Yolculuğu

Günümüzde hızla tüketilen hazır gıdaların gölgesinde, bir fırının mis gibi taş fırın kokusuyla çocukluğumuza dokunduğu kaç mekân kaldı? Ankara’nın Siteler bölgesinde yükselen Hilal Fırın, işte tam da bu özlemin karşılığı. Üç kuşaktır süregelen fırıncılık geleneğini modern zamanların ihtiyaçlarıyla harmanlayan Yakup Sağsöz, sadece ekmek değil; emek, güven ve lezzet üretiyor. Cumhur Haber Ajansı olarak, bu köklü serüvenin kalbine indik ve "yemediğimizi yedirmeyiz" diyen bir esnafın hikâyesini yerinde dinledik.

Ayşegül Çalışır: Bu işletme nasıl doğdu? Restoran fikri nasıl ortaya çıktı?

Yakup Sağsöz: Aslında her şey ekmekle, fırıncılıkla başladı. Ancak zamanla ekmek tüketiminin azalmasıyla beraber sektörü genişletme ihtiyacı hissettik. Siteler bölgesinde hem kafe hem restoran hem de unlu mamuller üzerine bir yer açma fikri doğdu. 2015 yılında bu şubemiz faaliyete geçti. Bugün üç farklı yerde fırın ve marketimiz var ama sadece burası restoran olarak aktif hizmet veriyor.

Ayşegül Çalışır: Bu iş aileden mi geliyor?

Yakup Sağsöz: Evet, biz üçüncü kuşak fırıncılarız. Aileden gelen bir miras bu. Şimdi bu mirası hem market hem restoran hem de kafe olarak büyütmeye çalışıyoruz.

Ayşegül Çalışır: Burası yoğun bir bölge. Burada çalışmanın avantajları ve zorlukları neler?

Yakup Sağsöz: Avantajı üretim açısından kolaylık sağlaması. Sanayi bölgesi olduğu için ulaşım ve lojistik açısından rahat. Ama satış kısmı biraz zor; çünkü bölgedeki işletmeler kendi mutfağında yemek çıkardığı için dışarıdan alım daha az. Yine de yoğunluk sayesinde sabah saatlerinde satışlarımız güçlü.

Ayşegül Çalışır: Hilal Fırın’ın taş fırın ekmeğiyle tanındığını biliyoruz. Bu tercih bilinçli miydi?

Yakup Sağsöz: Evet, taş fırın bizim gelenekten gelen bir üretim biçimimiz. Ancak taş fırın ustası bulmak günümüzde çok zor. O yüzden üretimin bir kısmını endüstriyel sistemlerle yapıyoruz ama halen %60’a yakınını taş fırında üretiyoruz. Bu geleneksel yöntemi yaşatmaya gayret ediyoruz.

Ayşegül Çalışır: Marka haline gelen bu ekmeği özel kılan nedir?

Yakup Sağsöz: Biz sadece taş fırınla değil, tatlılarımız, pastalarımız ve tüm unlu mamullerimizle marka olduk. Birinci sınıf şeker ve un kullanıyoruz, glikoz yerine şerbet tercih ediyoruz. Katkı maddesi kullanmıyoruz. Kaliteye olan bu bağlılık bizi bu noktaya taşıdı.

Ayşegül Çalışır: Geleneksel yöntemlerle modern teknikleri nasıl harmanlıyorsunuz?

Yakup Sağsöz: Mümkün olduğunca geleneksel yöntemleri sürdürmeye çalışıyoruz. Ancak personel eksikliği nedeniyle üretimin üçte birini makinelerle yapıyoruz. El açması pidelerimizde ve taş fırın ekmeklerimizde halen insan emeği esas.

Ayşegül Çalışır: Pideleriniz çok beğeniliyor. Bunlar yöresel tarifler mi?

Yakup Sağsöz: Evet, el açması yapıyoruz. Makinelere henüz geçmedik. Malzeme kalitesine çok önem veriyoruz. Kullandığımız kıyma, et ve tüm içerikler birinci sınıf. Temizlik ve hijyen bizim en temel önceliğimiz.

Ayşegül Çalışır: Mutfakta lezzeti belirleyen temel yaklaşımınız nedir?

Yakup Sağsöz: Bizim ilkemiz şu: "Yemediğimizi yedirmeyiz." Her zaman temiz, kaliteli ve katkısız üretim yaparız. Bu hem bizim vicdani sorumluluğumuz hem de sektörün temel kuralı olmalı.

Ayşegül Çalışır: Ekşi maya sizin için ne ifade ediyor?

Yakup Sağsöz: Ekşi maya bizim ürünlerimizin temelidir. Katkı maddesi kullanmamak demek aslında ekşi maya kullanmak demektir. İki gün dinlendirilmiş maya ile ekmeklerimizi yapıyoruz. Bu da lezzeti ve doğallığı sağlıyor.

Ayşegül Çalışır: Yöresel tatlara örnek verir misiniz?

Yakup Sağsöz: İspir kuru fasulyesi bizim gurur duyduğumuz yöresel yemeğimiz. Kendimiz de o bölgedeniz. Ayrıca kavurma, tavuk döner ve pidelerimizle de fark yaratıyoruz.

Ayşegül Çalışır: Müşteriyle bağ kurmak sizin için ne ifade ediyor?

Yakup Sağsöz: Güler yüz ve kalite. İnsanlar ürünlerimizi memnuniyetle tüketirse tekrar gelir. Altındağ ve Keçiören dışında Ümitköy, Çayyolu gibi bölgelerden de müşterilerimiz var.

Ayşegül Çalışır: Size en çok dokunan müşteri yorumu neydi?

Yakup Sağsöz: "Fiyatlar biraz yüksek ama gönül rahatlığıyla alışveriş yapıyoruz çünkü ürünleriniz çok temiz ve kaliteli," dediklerinde en büyük mutluluğu yaşıyoruz.

Ayşegül Çalışır: İşletmecilikte unutamadığınız bir anı var mı?

Yakup Sağsöz: Yakın zamanda Bodrum’dan gelen bir aileyi ağırladık. Mekanımızı çok beğendiler. Deneyimlerini memnuniyetle paylaştılar. Böyle insanlarla tanışmak büyük mutluluk.

Ayşegül Çalışır: Gelecek planlarınız neler?

Yakup Sağsöz: Yeni bir konsept düşünüyoruz: içinde restoran, şarküteri, kafe ve fırın olan bir yapı. Altındağ ve Keçiören merkezli kalmak istiyoruz ama talebe göre belki Ümitköy tarafı da olabilir.

Ayşegül Çalışır: Gastronomi dünyasında sizi etkileyen bir isim veya akım var mı?

Yakup Sağsöz: Spesifik bir isim yok ama gençliğin kahve ve atıştırmalık odaklı yaşam tarzı dikkatimi çekiyor. Biz biraz daha üretim ve yemek kültürünü korumaya çalışıyoruz.

Ayşegül Çalışır: Bu sektöre girmek isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?

Yakup Sağsöz: Bu iş çok emek isteyen ama sonunda mutluluk veren bir sektör. Üretmeyi seven gençlerin bu alana yönelmesini tavsiye ederim. Kaliteli iş yaparlarsa başarı kaçınılmaz.

Ayşegül Çalışır: Son olarak Hilal Fırın’a ilk kez gelecek bir müşteriye neyi önerirsiniz?

Yakup Sağsöz: Tatlılarımız, yaş pastalarımız mutlaka denenmeli. Pidelerimizle birlikte ispir kuru fasulyesi mutlaka tadılmalı. Özellikle şöbiyet ve Antep özel tatlılarımız favorimizdir. Her biri evladımız gibi..

Hilal Fırın, sadece taş fırın ekmeğiyle değil, geçmişin emeğini geleceğin damak tadına taşıyan bir anlayışla öne çıkıyor. Yakup Sağsöz’ün anlattıkları, bu işletmenin bir dükkândan çok daha fazlası olduğunu gösteriyor. Her lokmada kaliteyi, her üründe samimiyeti hissettiren bu mekân; Ankara’nın hızla değişen gastronomi haritasında, sadeliğin ve emeğin sembolü olarak parlıyor. Ve belki de bu yüzden, Hilal Fırın’a giren herkes, sadece ekmek değil, bir aile geleneğinin sıcaklığını da beraberinde alıyor.

Ayşegül Çalışır 

Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI